Hz. Peygamber (s.a.s.) inen âyetlerin, hangi sûrenin neresine konulacağını vahiy kâtiplerine bildirdiğinden dolayı (Ebû Dâvûd, Salât, 124; Tirmizî, Tefsîru’l Kur’ân, 10) Kur’ân’daki âyetlerin tertibinin vahye dayalı (tevkîfî) olduğu hususunda ittifak edilmiştir (Zerkeşî, el-Burhân, 1/353; Süyûtî, el-İtkân, 2/394; Zürkânî, Menâhilu’l-‘İrfân, 1/412). Âyetler, Medine döneminin son yıllarında Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Cebrail (a.s.) arasında Kur’ân’ın baştan sona karşılıklı olarak tilavetinde (mukâbele/arza) ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kıldırdığı namazlarda bu tertip ile okunmuş ve sahabe tarafından da aynı şekilde ezberlenmiştir. Daha sonra Kur’ân-ı Kerîm bu tertip ile Hz. Ebû Bekir’in halifeliği zamanında bir araya getirilmiş ve Hz. Osman döneminde de çoğaltılmıştır (Zerkeşî, el-Burhân, 1/331).
Sûrelerin tertibi konusunda genel kabul, sûre tertibinin de tevkîfî olduğu şeklindedir. Hz. Peygamber'in Ramazan ayında Kur’ân-ı Kerîm’i Cebrail ile karşılıklı tilavette bulunduğu (mukâbele/arza), son ramazanda da bu mukâbelenin iki defa tekrar edildiği (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 7 [4998]), bu karşılıklı okumalara Zeyd b. Sabit’in şahit olduğu rivâyet edilmektedir (Beğâvî, Şerhü’s-sünne, 4/525). Kur’ân’ın, Hz. Ebû Bekir döneminde toplanması (cem‘i) ve Hz. Osman zamanında çoğaltılması (istinsah) ile görevli komisyonların başkanlığına Zeyd b. Sabit’in getirilmesinde onun bu yetkinliğinin etkili olduğu söylenebilir. Sahabe döneminde yapılan bu cem’ ve istinsah faaliyetlerinde Kur’ân, elimizdeki mevcut tertibi üzere yazılmış ve çoğaltılmıştır. Bu iki faaliyet neticesinde ortaya çıkan mushafın tertibine sahabe döneminde hiçbir itiraz vaki olmamış ve sahabe bu tertip üzerinde icma etmiştir. Sahabe döneminden günümüze kadar Kur’ân hep aynı tertip üzere yazılmış olup farklı tertipler görülmemiştir.