Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu, Başkanlığın görevini “İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” şeklinde tanımlar. Aynı Kanun Din İşleri Yüksek Kurulu’nu da, Başkanlığın dinî konularda en yüksek karar ve danışma organı olarak tespit eder.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görevini yeniden tanımlayan 6002 Sayılı Kanunun 4. Maddesi uyarınca “İslam dininin temel bilgi kaynaklarını ve metodolojisini, tarihî tecrübesi ile güncel talep ve ihtiyaçları dikkate alarak dinî konularda karar vermek, görüş bildirmek ve dinî soruları cevaplandırmak” DİYK’nın görevleri arasında yer alır. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bu görevi, esasen hem kendisinin hem de bağlı bulunduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tarihi misyonu ile yakından alakalıdır.
Müslümanın, günlük hayatında uygulayacağı hüküm ve kuralları Kur’an ve Sünnet’ten doğrudan öğrenmesi ideal olandır. Fakat bütün bireylerin uzun süren bir tahsil ve birikim gerektiren bu bilgi seviyesine ulaşması mümkün değildir. Bu sebeple toplumda bir kesimin, dinî ilimlerde uzmanlaşması ve böylece dinin muhtevasının anlaşılması, yorumlanması, bireysel ve toplumsal hayatta insanlara yön verecek ilke ve hükümleri onun aslî kaynaklarından çıkarma işini üstlenmesi gereklidir. Bu, aslında Kur’an’ın da bir emridir (Tevbe, 9/122). Yine Kur’an’ın din konusunda bilmediklerini ehil ve bilgi sahibi kimselere sormaları hususunda Müslümanlara yönelik teşviki (Nahl, 16/43; Enbiyâ, 21/7; İsrâ, 17/36.), Hz. Peygamber zamanından itibaren devam edegelen bir ameliyenin ileriki asırlarda fetva müessesesi şeklinde kurumlaşmasının da önünü açmıştır. İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesine paralel olarak fetva kurumları büyümüş ve kurumsallaşmıştır. Ülkemiz de halkımızın dini bilgi ihtiyacını karşılama konusunda Din İşleri Yüksek Kurulu’nun öncelikli ve muteber bir yeri bulunmaktadır.
Din İşleri Yüksek Kurulumuz bilgiye dayalı bir otoriteye sahiptir. Kurul aldığı kararlar, serdettiği mütalaalar ve verdiği fetvalarda toplumumuzun dinî sorunlarını, Kur’an ve Sünnet’e dayanarak çözüme kavuşturmaktadır. Bu iki asli kaynakta doğrudan hüküm bulunmayan mevzularda ise diğer dinî delillerin ve İslam’ın bütününün özümsenmesiyle ortaya konulmuş genel ilkelerin ışığında hareket etmektedir.
Kurul fetva verirken/soruları cevaplandırırken Kur’an ve Sünnet’in yanında sahabe kavillerinden, icma ve müçtehit imamların içtihatlarından da yararlanmaktadır. Kur’an’ı doğru ve sağlıklı anlama konusunda Sünnet’in ve Sahabe’nin yol göstericiliğini elzem addeder. Bununla birlikte dinî yaşantımızla ilgili ortaya çıkan yeni durumların ve problemlerin tamamının sadece geleneksel mirasımızdan hareketle her zaman çözülemeyeceği de göz önünde tutulur. Bu durumda dahi Kurul, salt aklı kullanarak çözüm üretme yerine, yine Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas eksenli bir çalışma yapmayı tercih eder.
DİYK, örfe dayalı ya da bir olgunun tespiti sadedinde kayıt altına alınmış ifadeleri İslam’ın değişmez kuralları olarak görmediği gibi dinî konulardaki bazı münferit ya da şâz görüşleri gündeme getirmekten de kaçınır.
Bu ilkeler ışığında iftâ faaliyetini yürüten DİYK, zaman zaman müstefti vatandaşlarımız tarafından hukukî ve dinî yönü bulunan sorular ile karşılaşmaktadır. Kurulumuz bu tür sorulara cevap verirken kaza-fetva ayırımına özen göstermekte; verdiği fetvanın/ cevabın, günlük yaşantıda hukukî bir bağlayıcılığının bulunmadığını, diyanî bir hükümden ibaret olduğunu kabul etmektedir. Dolayısıyla, Kurulumuzun verdiği cevapları kabul edip etmeme kişilerin bireysel dindarlığı ile ilgilidir.
DİYK, devlet kurumları, mahkemeler, yurtiçinde ve yurtdışında, kırsalda ve şehirde yaşayanlar, gençler, yaşlılar gibi toplumun farklı kesitlerine sahih dinî bilgi sunmaktadır.