Nasıl ki vekil gönderen kişi hac yapsaydı kendi memleketinden giderek hac yapacak idiyse, vekil olarak gidenin de vekil gönderenin memleketinden gitmesi gerekir. Dolayısıyla vekil gönderen kişi, yer belirlemeden, “Benim adıma hac yap.” demişse veya kendisine hac farz olduğu hâlde gidemeyip, “Benim için hac yapılsın.” diye vasiyet etmiş ise bu, “memleketimden hac yapılsın.” şeklinde anlaşılır. Eğer kişi, hac yolculuğu esnasında ölürse ve vasiyet de ederse; bedelin İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed’e göre, vefat ettiği yerden gönderilmesi gerekir. Ancak yerine haccedilmesini vasiyet eden kişinin miras bıraktığı malının üçte biri, memleketinden giderek hac yapmaya yetmiyorsa, istihsanen, terekenin üçte birinin yettiği yerden hac yaptırılır (Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/524-526). Mekke veya Medine’den vekil tutulması konusu da bu çerçevede değerlendirilmelidir.