İslam dininde namaz, kelime-i şehadetten sonra gelen en önemli ibadettir. Zira Kur’an-ı Kerim’de: “Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alış-veriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyar. Onlar, dehşetinden kalplerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar” (Nur, 24/37) buyrulmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.), üzerine İslam’ın bina edildiği esasları saydığı meşhur hadisinde kelime-i şehadetten sonra namazı zikretmiştir (Buhari, İman, 2; Müslim, İman, 7).
Namaza gereken önemi vermeyen ve terk edenler hakkında Kuran’da birçok uyarı yer almaktadır (Nisa 4/142; Tevbe 9/54; Maide 5/54-55; Meryem 19/59; Müddessir 74/43; Mümin 40/60). Hz. Peygamber (s.a.s.) de namazı kasten terk edenler hakkında ağır ifadelerde bulunmuştur (Müslim, İman, 37, H. No: 256; Ebu Davud, Sünnet, 15; Tirmizi, İman, 9; Nesai, Salat, 8).
Bu açıdan günlük işler, sanat ve meslekler, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuklar namazın geriye bırakılması için özür sayılmaz. Zira Cuma ve beş vakit farz namazı kılmak bunlarla mükellef olan her Müslüman için farzı ayın olup, terki caiz değildir.
Öte yandan işverenin ya da işyerinde sorumluluk alan kimsenin, namaz kılmak isteyen memurlarına ve işçilerine, Cuma ve günlük dini görevleri olan namazlarını, hiç değilse farzlarını kılabilme imkanını sağlaması gerekir. Bununla birlikte işçinin ve memurun da namazı bahane ederek mesaisini su-i istimal etmemesi ve çalıştığı yerde namaz kılması için iş disiplini ve düzeni açısından işverenden veya amirlerden uygun bir yer istemesi ve zaman ayarlaması yapması uygun olur.
Din ve vicdan özgürlüğünün kapsamında ibadet hakkı da yer almaktadır. İnanç özgürlüğünün devamı olarak, bir dine inanan kimse, o dinin gereklerini yerine getirebilme hakkına da sahiptir. Çalışanlara farz namazlar için izin verilmemesi kesinlikle yanlıştır. Bu durumda çalışanlar kendilerine alternatif bir iş imkanı aramalıdır. Zira Allah’a isyan noktasında anne-baba olsa bile kullara itaat olmaz (Tevbe 9/23; Ankebut 29/8; Lokman 31/15).
Eğer çalışanlar aramalarına rağmen başka bir imkan bulamazlar ise; öğle ile ikindiyi, ya ikindiyi öne alarak öğle vaktinde ya da öğleyi geciktirerek ikindi vaktinde; akşam ile yatsıyı da yatsı vaktine geciktirerek veya yatsıyı akşam vaktine alarak (cem ederek/birleştirerek) kılabilirler.