Hz. Peygamber’in (s.a.s.) döneminde müezzinlikleri ile meşhur olmuş sahabîler vardı. Bilâl-i Habeşî, Abdullah b. Ümmi Mektûm, Sa’d b. ‘İz el-Karaz ve Ebû Mahzûre (Semüre b. Mi‘yer) bunlardandır (Nesâî, Ezân, 9-10 [637-640]; İbn Mâce, Ezân, 1-3, 6 [706, 708-711, 713, 715, 730]; Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, 6/39-40 [5448, 5449; 5452]). Bu müezzinler namaz vaktinin girdiğini duyurmak için ezân okur, farz namazların öncesinde de kâmet getirirlerdi.
Asr-ı saâdetteki uygulamada müezzinlerin namaz sonrasındaki tesbîhâtı yönettiklerine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Fakat zaman içinde ülkemiz de dâhil olmak üzere bazı bölgelerde bu uygulamanın yerleştiği görülmüştür. Bilmeyenlere rehberlik etmek veya tesbîhâtın ihmal edilmemesini sağlayıp topluca Yüce Allah’ı anarak dua etmekte dinen bir sakınca bulunmadığı için günümüzdeki müezzinlik uygulamasının bid’at olduğu söylenemez.